baris dilekci

ünlü insanlarin hayati
ana sayfa
baris dilekci
SITELER
gizli
OZLU RESIMLER
RESIM KATLI SIIRLER
BAGLI RESIMLER
meddah orta oyun
ILGINC KLIPLER
ISKENCE GORUNTULERI
ful album
POP
ARKADAS ARA
futbol
MP_3
en seçkinler
SARKI SOZLERI
TURKULERIM
OZLU SOZLER
CANLI TV
RADYO
SIIRLER_3
komik klipler
animasyon
galatasaray
Che Guevara albümü:
siyasal kilipler
seçkin siirler
HIKAYELER
hazir mesajlar
en güzel ask siirleri
guzel sözler
resim
siyasi
ermeni yalanlari
arkadalarim
en güzel mesajlar
komik
fikra
siirler
SIIRLER_2
bana ait
ünlü insanlarin hayati
konular
biliyormuydunuz
BILGI KUPU
google
burçlar
FOTAGRAFLARIM

Enter subhead content here

Uğur Mumcu (1942 - 1993)

Uğur  Mumcu (1942 - 1993)

Aslen, Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey'di. İlk ve orta okulları Ankara’da okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. Bu hızlı yaşam Hukuk fakültesinde de devam etti. 1961 yılında baş1adığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1965 yılında tamamladı. Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu, 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Uğur Mumcu bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat yargıtayca karar bozuldu ve serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra, Mumcu askerliğini, 1972-74 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi. İlk yazıları 1962'den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu'nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı. Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı. Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet'e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 6 Kasım 1991'de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı saldırı sonucu öldü.

.
Landscaping: How To

 

      Nazım Hikmet'in Hayatı ve Sanatı

  • Nazım Hikmet Ran (1902-1963)

    Selanik'de doğmuştur (1902). İlköğrenimini İstanbul'da Göztepe Taşmektep, Galatasaray Lisesi ilk bölümü (1914), Nişantaşı Numune Mektebi'nde tamamlamış, orta öğrenimi ise, daha 12 yaşında iken yazdığı "Bir Bahriyelinin Ağzından" adlı bir şiirini dinleyip çok beğenen Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın öğüdü üzerine geçtiği Heybeliada Bahriye Mektebi'nda yapmıştır (1918). Nazım Hikmet Bahriye'yi bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü'ne stajyer güverte subayı olarak verilmiş, bir gece nöbetinde üşütüp zatülcemp olmuş (1919), sağlığını kazanamayınca askerlikten çürüğe çıkarılmıştır (1920). 

    Askerlikten ayrıldıktan sonra, İstanbul'un işgaline çok üzülen Nâzım Hikmet Millî Mücadele'ye katılmak üzere Anadolu'ya geçmiş, Bolu Lisesi'nde kısa bir süre öğretmenlik yapmıştır (1921). Rus devrimiyle ilgilenen şair, bir süre sonra Batum'dan Moskova'ya gitmiş ve Doğu Üniversitesi'nde ekonomi ve toplumbilim okumuştur (1922-1924). Yurda dönüşünden sonra Aydınlık dergisine katılmış, burada çıkan şiirlerinden ötürü hakkında "gıyaben" mahkumiyet kararı verildiğine öğrenince yeniden Rusya'ya geçmiş, af çıkması üzerine Türkiye'ye dönmüş ve bir süre Hopa cezaevinde tutuklu kalmıştır (1928). 

    Nâzım Hikmet daha sonra İstanbul'a yerleşmiş, çeşitli gazete ve dergilerle film stüdyolarında çalışmış, ilk şiir kitaplarını çıkarmış ve oyunlarını yazmıştır (1928-1932). Bir ara yine tutuklanmış, Cumhuriyet'in 10. yılı dolayısıyla çıkarılan af yasası ile özgürlüğüne kavuşmuştur. Akşam Son Posta, Tan gazetelerinde Orhan Selim takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapmıştır (1933). 

    Kara Harp Okulu öğrencileri arasında propaganda yaptığı iddiasıyla yargılanmış, Harp Okulu Askeri Mahkemesi'nce 15 yıl, ardından Donanma içinde faaliyette bulunduğu iddiasıyla da Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nce 20 yıl olmak üzere toplam 35 yıl hapis cezasına çarptırılmış, cezası Türk Ceza Kanunu'nun 68 ve 77 maddeleri uyarınca 28 yıl dört aya indirilmiştir (1938). Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra çıkarılan af yasası (1950) kapsamına alınması için aydınlar tarafından açılan büyük bir kampanyanın ardından, hukukçular yasal yollara başvurmuş, bu arada Nâzım Hikmet'de hapishanede açlık grevine başlamıştır. Sonunda Nâzım Hikmet'in geri kalan cezası affedilmiş ve şair 13 yıl hapislikten sonra özgürlüğüne kavuşmuştur. 

    Serbest bırakıldıktan sonra iş bulamayan, kitap çıkaramayan şair için bu kez askerlik kararı alınmış, 50 yaşında ve hasta olan Nâzım Hikmet çok zor durumda kalmıştır. Öldürülmekten korkan şair, kendisine hayran olan Refik Erduran (sonranın ünlü oyun yazarı ve gazetecisi)'ın önerisini kabul etmiş, onun yardımıyla bir motorla Karadeniz'de seyreden Romanya bandıralı bir gemiye binerek Türkiye'den ayrılmıştır.

    Nâzım Hikmet, Moskova'da ölmüştür. (3 Haziran 1963).
M-F 3:30
Intro to Gardening
Add a description
T-F 10:30
Selecting Plants
Add a description
M-W 11:30

DENİZ GEZMİŞ'İN BELGESELİ


1947'de Ankara'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde "Devrimci Hukukçular Örgütü"nü kurdu. Kısa ömrü mücadeleyle geçti. Yönetmen Doğançay "Denizler'in Belgeseli"nde, 1972'de idam edilen Deniz Gezmiş'in bilinmeyen yönlerini ortaya koyuyor.


  • 'Denizler' belgesel oldu

    Otuz üç yıl önce idam edilen Deniz Gezmiş, adına çekilen belgeselde siyasi kimliğinden çok insani yönüyle işleniyor. Altı dile çevrilen çalışma Cannes Film Festivali'ne de katılacak.

    Daha önce ölüm oruçları, soykırımlar, Ermeni Halk Dansları, halk oyunlarıyla ilgili belgeseller çeken yönetmen Fuat Doğansoy, bu kez Deniz Gezmiş'in hayatını konu alan bir belgesel hazırladı. Oyuncu Mustafa Alabora'dan gazeteci Oral Çalışlar'a yaklaşık seksen kişiyle görüşen Doğansoy, Deniz Gezmiş'in politik yönünden çok insani yönünü ortaya çıkarmaya çalıştığını söylüyor. Cannes Film Festivali'ne katılacak olan ve altı dile çevrilen "Denizler'in Belgeseli" adlı çalışma, önümüzdeki aylarda sinemalarda da gösterime girecek.

    * Deniz Gezmiş'le yolunuz nasıl kesişti?
    Lisedeyken edebiyat dersi hocamla iletişimim çok iyiydi. Hocamdan okumak için kitaplar alıyordum. Erdal Öz'ün "Gülünün Solduğu Akşam" adlı kitabını da aldım. Deniz Gezmiş'lerle ilk karşılaşmam böyle oldu. Tabii o zamanlar hayatın bizi çok farklı kulvarlara çekeceği ve okuduğum bu kitaptaki kahramanların bir gün belgeselini yapacağım aklıma gelmezdi.

    * Deniz Gezmiş'in hayatıyla ilgili belgesel çekmeye nasıl karar verdiniz?
    Bir arkadaşım teklif etti. Daha önce başka bir arkadaşın böyle bir belgesel çekmek istediğini ama sonradan vazgeçtiğini söyledi. Biz de yapabileceğimizi söyledik. Tabii ki bu bizim için kolay olmadı, daha önce yapılan işlerin zaafları bizi daha sorumlu olmaya itti. İlk önce belgeselin alt yapısını hazırladık, onlarca kişiyle görüşüldü, fikirler alındı.

    * Kimlerle görüştünüz?
    Belgeselde bir fikirsel boyutuyla görüştüğümüz, bir de görsel olarak dahil ettiğimiz insanlar oldu. Bunlardan bazıları; Hasan Ataol, Mustafa Yalçıner, Hacı Konak, Oral Çalışlar, Aydın Çubukçu, Oğuzhan Müftüoğlu, Halil Ergun, Mustafa Alabora, Celal Doğan, Avukat Mükerrem Erdoğan, İnci Beşpınar, Mehdi Beşpınar, Bedri Baykam, Metin Eşrefoğlu'ydu. Örneğin Bozkurt Nuhoğlu bize Deniz'le arasında geçen bir konuşmayı şöyle anlattı: "Denizler'i çok heyecanlı görürdüm, ona 'Senin bu heyecanın bir sigara dumanı gibi havada dağılıp gidecek' diye takılırdım. Deniz 'Hayır bu sefer kalan sen olacaksın, devam eden ben olacağım' diye cevap verirdi. Gerçekten dediğini yaptı. O hala yaşıyor, bizse kaldık burada..."

    * Günümüzde Deniz Gezmiş'e ve arkadaşlarına geçmişe oranla daha sıcak bakıldığını düşünüyor musunuz?
    68'li yılların üzerinden yıllar geçti, o dönemde yaşananlar artık tarih oldu. Sosyalbilimcilerin yakın Türkiye siyasi tarihini inceledikleri zaman daha objektif baktıklarını, üç gencin haksız yere, bir inat uğruna nasıl idam edildiklerini açıklamakta bile zorlandığını görüyoruz. Unutulmamalıdır ki üzerinde yaşadığımız bu topraklar hep haksızlığa uğrayan insanların yanında yer almıştır. Toplumun hangi kesiminde olursa olsun Deniz'in posterleri gençlerin odalarının baş köşesinde yer alıyorsa bundandır.

    * Sizce Gezmiş ve arkadaşlarının da hataları var mıydı?
    Olabilir fakat bir banka soyan, adam kaçıran insanlar bugünün şartlarında 10 ya da 15 yıl ceza alırdı. Ama o zamanın şartlarında da asılmalarının savunulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum.

    * Deniz Gezmiş'in idama gülerek gittiği bilinir...
    Deniz'le cezaevinde beraber olan arkadaşları onların başından beri idam edileceklerini tahmin ettiklerini söylediler. Deniz Gezmiş idam kararı alındıktan sonra da şakacılığını hiç kaybetmemiş ve yaptıklarını savunmuş, düşüncelerinden asla taviz vermemiş. İdamını da onurluca göğüslemiş.

    * İdam edildiği gün yazdığı mektuplarda da bu açıkça görülüyor aslında...
    Evet, o mektuplarda bile yaşama bağlılığını görüyorsunuz. Kardeşi Hamdi'ye 'Bilimadamı ol' diyor mesela. Ama hiçbir şekilde umutsuzluk yok o mektuplarda. Zaten olmadığını idam sehpasına çıktığında söylediği sözlerden de anlıyorsunuz.

    * Deniz Gezmiş ve arkadaşları kendilerinden sonra gelen gençliği nasıl etkilediler sizce?
    Olumlu etkilediğini düşünüyorum. Bugün memurların, öğrencilerin, işçilerin hak arama mücadelesinde kesinlikle birer simge olmuşlardır. Hepsinin ellerinde Denizler'in resimlerini görebilirsiniz. Bununda ötesinde adlarına ağıtlar yakılmış ve çok lirik türküler yazılmıştır.

    * Belgeselde Deniz Gezmiş'in siyasi yönünden çok insani yönünü ortaya koyduğunuzu söylüyorsunuz. Nasıl bir insan Deniz Gezmiş?
    Deniz'in ismi toplumsal kesimlerde farklı çağrışımlar yapabiliyor. Kimine göre bir kahraman; kimine göre kandırılmış, kimine göre iyi niyetinin kurbanı olmuş. Bana göre idama gittiği zaman bile asla pişmanlık duymamış, yaptığı şeyleri, katılalım ya da katılmayalım, sonuna kadar savunmuş bir insan. Kendisini bir kez gören insanların üzerinde bile çok derin izler bırakmış. Çok şakacı... Her şeyden önce çok duygusal... İstanbul'da her yerde köşe bucak aranırken, bir ata biniyor, gidiyor bir bayan arkadaşına ilan-ı aşk ediyor.

Eylem Bilgiç

 

 

Yılmaz Güney'le Yasaklı Yıllar

  Nihat Behram
480 sayfa,
Altıncı Basım: Haziran 2001

ISBN: 975-316-883-7

Yılmaz Güney. Çirkin Kral. Türk sinemasının efsane adamı. Bu toprakların yetiştirdiği ve kahvelerden derneklere, sosyete salonlarından genelev odalarına kadar her duvarda bıçkın bakışını bulabileceğiniz tek kahraman.

Yılmaz Güney o meşum olayda savcıyı vurmakla suçlandığında Türkiye’de yer yerinden oynamıştı. Düşmanları ona saldırmak için bu olaya mal bulmuş gibi saldırırken, bu büyük yönetmenin elinin ayağının kesileceğini sanmışlardı belki de. Ama Yılmaz Güney’in yaratıcı zekâsı ve tutkusunu hiçbir duvarın engelleyemeyeceğini herkes görecekti.

Elinizdeki bu kitapta, Yılmaz Güney’in uzun yıllar en zorlu günlerinde yakın dostu, çalışma arkadaşı ve sırdaşı olan Nihat Behram’ın, cezaevi koğuşlarından devlet kokteyllerine, mahkeme kapılarından uluslararası davetlere, siyasal platformlardan kabadayılar âlemine, Türkiye’den İsviçre’ye, Hindistan’dan Fransa’ya kadar, hepsi belgelere dayalı, yakın arkadaşlık, kavga yoldaşlığı ve iş ilişkilerinde derinleşen roman tadında anılarını; Güney’in cezaevi mektuplarını, öncesi ve sonrasıyla firarın gerçek öyküsünü bulacaksınız.

Enter content here

Enter content here

Enter supporting content here

semahhh.jpg

NAZİLLİ SEMAH GURUBU