ÖN YARGI AYIN HİKAYESİ
Bir köyde kocası yeni ölmüş hamile bir kadın varmış. Kadın evden
tarlaya, tarladan eve gelirmiş. Kadın geçimini böyle sağlıyormuş. Birgün eve gelirken yolda yaralı
bir gelincik bulmuş. Gelinciği almakta tereddüt etmiş ama genede almış. Evde yaralarını
sarmış, iyileştirmiş.Gelincik artık kadını kendi ailesi gibi saymış ve onun yanından
hiç ayrılmamış. Tarlaya bile beraber gidiyorlarmış. En sonunda bebek dogmuş ve gelincik bebegede
alışmış.Bir gün kadın gelincik ile bebeği evde yanlız bırakıp tarlaya gitmiş.
O gün çok yorulmuş evin kapısını açtıgında yerde agzı kanlar içinde yatan gelincigi görmüş.Beyninden
vurulmusa dönmüş. Bebegimin kanını emdi diyerek orada gelincigi öldürmüş. Tam o sırada bebek odasından
gülücük sesi gelmiş kadın hızla odaya yönelmiş ve odaya gülücük saçan bebegin yanında parçalanmış
yılanı görmüş.Yani kadın bebegini kurtaran yavrusunu öldürmüş.
İNSANIN ÖN YARGILARINI
PARÇALAMAK ATOMU PARÇALAMAKTAN DAHA ZORDUR. Eınstein.
KINALI ALİ
Anlatacağım bu aloy çanakkale şavaşı sırasında gerçekleşmiş
bir olaydır:
Çanakkale savaşı sırasında askerler arasında kınalı ali diye bir asker
varmış . Annesi askere göndermeden önce başına kına sürmüş . Arkadaşları ve komutanları
onla başında kına var diye dalga geçerlermiş. Birgün kınalı ali annesine bir mektup yollar ''anne
burda arkadaşlarım ve komutanlarım başımda kına var diye benle dalga geçiyorla , kardeşim
de askere geldiğinde lütfen onunda başına kına sürme benle dalga geçtiler onlada geçmesinler '' demiş
.ardından ali bir operasyon sonucunda şehit düşer .oğlunun şehit düştüğünden habersiz olan
annesi oğluna cevap yazar mektubu komutanları ve arkadaşları okur. mektupta şu kemlimeler geçmektedir.
''oğlum mektubunu kardeşine kına sürme demişsin kardeşine de kına sürecem .
senle dalga geçen arkadaşlarına söyle bizim oralarda üç şeye kına sürerler birincisi geline kocasına
kurban olsun diye ! ikincisi kurbanlık koyuna allaha kurban olsun diye ! son olarak askere sürerler vatana kurban olsun
diye !
BURDA BAHSEDİLEN MEKTUP ÇANAKKALE MÜSESİNDE SERGİLENMEKTEDİR .
|
|
Anka Kuşu |
|
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın
dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını
düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış.
Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir
gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan
dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak
Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak
için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.
Yorulanlar ve düşenler olmuş.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
papağan
o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal; yükseklerdeki
krallığını bırakamamış;
baykuş yıkıntılarını özlemiş,
balıkçıl
kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
Ve
nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci
Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında
geriye otuz kuş kalmış.
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;
"SİMURG
ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.
Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı
beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek,
kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze
almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
Şimdi
kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
|
|
|
|
THEFLAME_726@HOTMAİL.COM
Blank CDs: 20% off
| |
|